Vehbi ALTUNÇUL

Tarih: 24.11.2020 15:44

TEDBİRLİ OLMAK ŞART!

Facebook Twitter Linked-in

 

Saygıdeğer Bizde Haber Gazetesi okurlarım, Corona virüsü ile yaklaşık 9 aydır mücadele ettiğimiz bu günlerde sağlığımızın ne denli kıymetli olduğunu daha da anlar hale geldik. Ancak, alınan tüm tedbirlere rağmen bu illetten henüz kurtulmuş değiliz. Hatta son günlerde vaka ve ölüm sayısı katlanarak artmaktadır. Kasım ayının sonuna yaklaştığımız bu günlerde hala kendini bilmez, sorumsuz bazı kişilerin sorumsuz davranışları TV ekranlarında her daim boy göstermeleri bizleri hayli üzmekte ve bir o kadar da korkutmaktadır. Hassas bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde aklımızı başımıza almalı ve çok gerekli olmadıkça, kalabalık mekanlara gitmeyi aklımızın ucundan bile geçirmemeliyiz. Bilinen odur ki, bu hastalığa karşı alınacak tedbirlerin başında gerek hijyen, gerekse karantina uygulamaları ve fiziki mesafe ile birlikte bağışıklık sistemimizin güçlendirilmesi de çok büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda bugün siz saygıdeğer okurlarımla, sağlığımıza büyük katkılar sağlayan folik asit ile ilgili bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Şöyle ki; Folik asit, vücudun birçok farklı sistemi için çok önemli işlevleri olan bir vitamin olarak değerlendirilmektedir. Özelikle hamilelik öncesinde ve hamilelik süresince folik asit desteğinin çok önemli olduğu, tüm literatürlerde yer almaktadır. Biliyoruz ki, folik asit yetersizliğinde büyüme geriliği, üreme güçlüğü ve anemi (kansızlık) gibi semptomlar görülebilmektedir. Ayrıca, folik asit yönünden yetersiz beslenen anne adaylarının bebeklerinde ´´sinir tüp bozukluğu´´ adı verilen hastalık da (nöral tüp defekti) ortaya çıkabilmektedir.. Gebelik öncesinden itibaren, gebelik süresince folik asit desteği alınması büyük yarar sağlamaktadır.  Folik asit yönünden yetersiz beslenen insanların kan homosistein düzeyinin yüksek olduğu, bunun sonucunda da koroner kalp hastalığı için risk oluşturduğu bildirilmektedir. Gerektiğinde bu kişiler, hekimlerine danışmak suretiyle dışardan takviye olarak folik asit alabilirler. Folik asit yardımcı enzimi, kan hücrelerinin yapımı ve hücre çoğalması için gereklidir. Ayrıca, bağışıklık sisteminde lenfositlerin işlevleri ve antikor oluşumu için de folik asit eksikliğinin bulunmaması önem arz etmektedir.  Folik asit düzeyi düşük kişilerde, depresyona benzer belirtiler görülebilmektedir. Ayrıca, serotonin hormonu yetersiz olan kişilerin, aynı zamanda folik asit düzeylerinde de düşüklük söz konusudur. Bu kişilerin diyetine folik asit eklendiği zaman ise hem serotonin düzeyleri yükselir, hem de psikolojik durumlarında da bir düzelme gerçekleşmektedir. Kimyasal yapı itibariyle, folik asit, ısı etkisiyle kolayca parçalanmaktadır. Folik asit, ışığa ve oksidasyona da duyarlı bir vitamindir. Sulu ısıda parçalanma, kuru ısıdan daha çoktur. Isının artması ve ısıtma süresinin uzaması, vitamin kaybını artırır. Aynı şekilde, pişirme suyunun miktarı fazlalaştıkça vitamin kaybı da artmaktadır. Pişirme suyunun atılması da önemli bir vitamin kaybı sebebidir. Bu nedenledir ki, sebze ve diğer besinlerin kaynama sularının dökülmesi, sadece folik asit açısından değil, diğer vitamin kayıpları yönünden de önemlidir. Atılması düşünülen su ile pek ala bir çorba veya makarna pişirilebilir ve vitamin kaybının önüne geçilmiş olur. Günlük folik asit gereksinimi; kadın ve erkek için 400 mikrogram (mcg), gebelik dönemi için 600 mcg ve emzirme dönemi için 500 mcg´dır. Marul, ıspanak, kuşkonmaz, şalgam, dana ciğeri, maydanoz, lahana, brokoli, portakal, yeşillikler, karnabahar, pancar ve mercimek folik asidin önemli kaynaklarındandır. Genellikle pişirme esnasında yaklaşık olarak folik asidin yüzde 40´ında kayıp gerçekleşmektedir. İşlenmiş tahıllarda ve unda ise yaklaşık yüzde 70 gibi büyük bir oranda kayıp söz konusudur. Şayet, vücudumuzda folat yetersizliği ortaya çıkmış ise, sinirlilik, huzursuzluk unutkanlık veya zihinsel yorgunluk, depresyon, uykusuzluk, adale yorgunluğu, diş eti sorunları gibi semptomlar ortaya çıkabilmektedir. Tüm bu şikayetlere karşı kendimizi koruyabilmek, sağlıklı bir yaşamı kolaylaştırabilmek ve de aklınızda bir fikir oluşması için, folik asit yönünden zengin olan bazı besin kaynaklarını ve hangi oranda folik asit ihtiva ettiklerini siz saygıdeğer okurlarımla paylaşmak istiyorum. Şöyle ki;  Bazı besinlerin yenebilen kısımlarının ortalama folik asit değerlerini (mcg/100 g) olarak ifade etmek gerekirse: Dana karaciğer 275, Yeşil Mercimek 125, Kuru fasulye 125, Kırmızı mercimek120, Ceviz                    75, Fındık 75, Ispanak 75, Badem 45, Buğday ekmeği 30, Pirinç 16, Beyaz ekmek 15, Peynir     15, Yumurta 6  Burada önemli husus, yediğimiz peynirin, beyaz, kaşar, tulum, vs olup olmadığı ve ihtiva ettiği yağ oranına göre değerlerin değişebileceğinin bilincinde olmamızdır. Yine aklınızda bir fikir oluşabilmesi için, bazı besin ögelerinden oluşmuş bazı porsiyonlardan alabileceğimiz folik asit ile ilgili verileri, bilgilerinize arz etmek isterim. Şöyle ki;  Bir porsiyon kıymalı sebze yemeği, bir porsiyon mercimek yemeği, bir porsiyon bulgur pilavı, bir yumurta, bir bardak süt, bir porsiyon sebze yemeği, bir porsiyon salata, bir adet meyve, altı orta dilim ekmekten oluşan bir günlük diyette, yaklaşık 200 mikrogram civarında folik asit alınmış olmaktadır. Diğer önemli bir husus ise; alkol bağımlısı kişilerin yaklaşık yüzde 60´ında folik asit yetersizliği söz konusudur. Bu nedenle, alkol alan kişilerde folik asit ihtiyacı önemli ölçüde artmaktadır. Pişirme ile sebzelerdeki folik asit miktarında önemli kayıplar olduğunu, en çok kaybın bol suda pişirilen sebzenin suyunun atılması ile gerçekleştiğini ve bu gibi kayıpların, bu pişirme yöntemlerine bağlı olarak yüzde 90´a varan oranda olabileceğini arz etmiştim. Bu yöntemde, sebzelerdeki C vitamini de kaybolduğundan, folik asidin kullanılma oranı daha da düşmektedir. Kısa sürede, az suda, suyunu atmadan pişirme sürecinde, folik asit kaybı ise az olmaktadır. Ürünlerde uygulanacak mayalandırma işlemi besinin folik asit değerini artırmaktadır. Şöyle ki; yoğurtta bulunan folik asit oranı süte göre yaklaşık üç katı kadardır. Son olarak, folik asidin yararlarını şöyle özetlemek mümkündür.

 1-Alyuvar hücrelerinin üretimine yardımcı olmakta, böylelikle kansızlığa karşı koruyucu bir önlem olarak görev yapmaktadır.

 2- Alzheimer hastalığında hafızanın güçlendirilmesi ve bunamanın ilerlememesine yardımcı olmak.

3-Özellikle cilt hücrelerindeki hücre üretimini destekler.

 4- Sinir sistemi fonksiyonlarının uygun şekilde sürdürülmesine yardımcı olmaktadır

 5 -Osteoporoza bağlı kemik kırılmalarının önlenmesinde yardımcıdır.

6-Kanımızda bulunan homoistenin in artmasına karşı düzenleyici görev yapmaktadır.

7- Özellikle hamilelerde, önemli yararlarının olduğu bilimsel literatürlerde yer almaktadır.  Detay gibi görülen bazı bilgilerin göz önünde bulundurulmasının büyük yararlar sağlayacağı düşüncesi ile,

       Sağlıklı, mutlu nice güzel günler diliyor, saygılar sunuyorum.

 

                                   VEHBİ ALTUNÇUL

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —