Hüseyin ERKAN

Tarih: 11.01.2021 16:59

ATATÜRK OLMAK KOLAY DEĞİL

Facebook Twitter Linked-in

 

Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi,
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan;
Şile bezindendi.
Nâzım Hikmet

Son günlerde, haber ve yorumlarda adı sıkça duyulan bir ünlümüz de Hamza Yerlikaya…
Lise diploması var mı, yok mu? Var gibi görünen belge sahte mi, gerçek mi?
Olsa ne olur; lise diploması, olmasa ne olur! Siz O´nun başarılarına baksanız ya!
Neymiş efendim? “Bir koltuğa iki karpuz sığmaz”mış!
Normal, sıradan insanlar için doğrudur; bu söz kardeşim! Karşımızda 2 olimpiyat, 3 dünya, 8
kez de Avrupa şampiyonu olmuş bir güreşçi var.
İki karpuz ne ki? Üç karpuzu bile sığdırıyor koltuğuna. Hem de hiç zorlanmadan! Gerçekten
de hem Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı, hem Gençlik ve Spor Bakanlığı Bakan Yardımcılığı, hem
de bir bankanın “Yönetim Kurulu Üyeliği”… Sıkıysa siz de sığdırın da görelim!
Önceki yıllarda “Güreş Federasyonu Başkanlığı” da var, milletvekilliği de…
Besbelli ki, kıskanıyorlar; bu yetenekli ve başarılı insanımızı!
Söz güreşten ve güreşçiden açılmışken, başka ünlü bir güreşçimiz olan Kurtdereli Mehmet
Pehlivan´dan söz etmek isterim size:

KURTDERELİ MEHMET PEHLİVAN

Bu ünlü dünya şampiyonu pehlivanımız bugünkü Bulgaristan sınırları içinde kalan Deliorman
bölgesindeki Razgrad´ın Bukrova köyünde (Çobanköy) doğar. (1864)
13 – 14 yaşına geldiğinde “93 Harbi” denen (1876 – 1878) Osmanlı – Rus Harbi sonrası
ailesiyle birlikte Türkiye´ye göç edip Balıkesir´in Kurtdere köyüne yerleşir.
18 – 19 yaşlarında boyu 185 cm´yi, kilosu da 125´i geçmiştir. Düğün ve panayır güreşlerinde
başarılı olunca, o günlerin ünlü güreşçisi Katrancı Halil´e meydan okur.
Bu güreşi “bir ölüm kalım mücadelesi” gibi düşünüp canını dişine takarak kazanır. Kazanır
ama vücudu da harap olur. Bir yıl kalkamaz yataktan.
21 yaşındayken, efsane pehlivanlardan Koca Yusuf´a meydan okur bu kez de.
Boy 195 cm´ye, kilo da 148´e ulaşmıştır.
Güreş başlar. Bir süre devam ettikten sonra, yarışı bırakır Koca Yusuf. Der ki hakemlere ve
yarışı düzenleyenlere: “Yazıktır; ezdirmeyin bu çocuğu bana. Yakın bir gelecekte ünlü bir pehlivan
olacak O.” Ve kendi hakkı olan parsayı da (seyirciden toplanan para) rakibi gence bırakır.
Kurtdereli, bundan sonra, önüne kim çıkarsa sırtını yere getirir.
1889´da Avrupa´ya gider. Fransa ve İngiltere´de daha sonra da Amerika´da katıldığı tüm
yarışları kazanıp “dünya şampiyonu” ilan edilir.
Daha sonra ikinci kez İngiltere, Hollanda, Fransa ve ABD´de yapılan yarışmaların da
hiçbirinde sırtını yere getiren olmaz.
Yirminci yüzyıla bir adım kala (1899) Kırkpınar´da ünlü yağlı güreş başpehlivanı Adalı Halil´i
yenerek “Kırkpınar Başpehlivanı” rütbesini de kazanır..
1900´de gittiği Paris´teki dünya şampiyonasına katılamaz ama Hint Kaplanı, İngiliz Aslanı
unvanlı ünlülerle birlikte Rus ve Alman Başpehlivanları´nı da yenerek döner yurda.

Padişah II. Abdülhamit hem madalya, hem berat vererek ödüllendirir. Daha sonra Sultan
Reşat da “Gümüş Sanayi Madalyası”yla onurlandırır O´nu.
1902´de Bursa´da yapılan güreş yarışmalarında karşısına çıkan herkesi yenerek yine Türkiye
Şampiyonu olur.
1911´de yapılan uluslararası yarışmalara 47 yaşında ve idmansız olduğu halde katılır. İngiliz,
Macar, Hollanda ve Avusturyalı pehlivanları yener. Finalde Rus Baradonof´u da yenerek “Cihan
Şampiyonu” ilan edilir..

ATATÜRK ve KURTDERELİ

Atatürk, 12 Kasım1931´de Ankara´da düzenlenen “Yağlı Güreş Müsabakaları”nı TBMM
Başkanı Kâzım Karabekir ile birlikte izler. Aynı günün akşamı, yarışmaları “Başhakem” olarak
yöneten ünlü pehlivan Kurtdereli´ye şu mektubu yazar:
Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı tanıdım. Parlak başarının sırrını şu sözlerle
açıkladığını öğrendim:
“Ben her güreşte arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm.”
Ben, dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü Türk
sporcularına bir meslek kuralı olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar
memnun olduğumu anlarsın.
Çoluk çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O, bu mektupla beraberdir.
Pehlivan! Ömrünün tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim.

Gazi Mustafa Kemal

Atatürk, otelde kalan “Pehlivan”a bu mektubu bekçiyle, jandarmayla, polisle değil; en yakın
silah arkadaşlarından Kılıç Ali ve Salih Bozok´la gönderir.

ALIN PARANIZI; VERİN ÇEKİMİ

Pehlivanımız, Atatürk´ün bu kibar mektubu ve jestinden çok memnun kalır. Mektu-
bun içinde bin liralık bir çek de vardır. (Sakın küçümsemeyin bu miktarı. 1931´in 1000 TL´si bu.)
Kurtdereli ertesi gün İş Bankası´na gittiğinde, banka müdürü kendisine büyük saygı gösterip
çeki alarak 1000 lirayı takdim eder. Ancak Kurtdereli gitmez.
İşlemin bittiği, artık gidebileceği söylendiğinde, “Çekimi verin de gideyim.” der.
“Usul böyledir. Çek geri verilmez” dendiğinde, “Öyleyse, alın paranızı, verin çekimi” der.
Nedeni sorulduğunda, “O çekin üzerinde Gazi´nin resmi ve imzası var. Benim için onlar
verdiğiniz paradan daha değerlidir.” deyip aldığı parayı geri verip çeki alarak çıkar bankadan.
İnanıyorum ki, daha sonraları, “Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu”muz Hamza Yerlikaya´nın
da gelecek kuşaklara örnek olacak çok güzel anıları yazılacaktır!

ÖNEMLİ BİR NOT DAHA

Atatürk´ün özel çekinin üzerinde şöyle bir not vardır: “Kurtdereli Mehmet Pehlivan´a 1000
TL ödeyiniz. Bu para Aralık ayı maaşımdan faiziyle birlikte kesilecektir.”(*)
Gördüğünüz gibi, Kurtdereli Mehmet Pehlivan olmak da hiç kolay değil, Gazi Mustafa Kemal
olmak da…
Hele hele Atatürk olmak, hiç mi hiç kolay değil.

Hüseyin Erkan
huseyinerkan.antalya@gmail.com

--------------------------------------------------------------------------------------

(*) Bu yazıyı bilgisayarda daktilo eden kızım Dilem Gözde, Atatürk´ün bu notunu okuyunca
heyecanlanıp parantez açarak şunları yazmış: “Helâlll!.. Şimdi gel de sevme bu adamı ya… Gözlerim
doldu; inan! Adamsın be Atatürk´üm benim, adammm!..”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —