Memleketimden İnsan Manzaraları: 460
Bilinçli Bir Anadolu Kadını
Hayriye Duruk
Bir zamanlar yoksul ya da orta gelirli iken, parayı görünce şımarmayan pek az insan tanıdım.
İşte o tür insanlara ayrı bir sevgi ve saygım var benim. Şu sonuca ulaştırdı gözlemlerim: Zorlukla,
bilgisi, çok çalışması ve alın teri ile kazananlar, çok paraları, malları mülkleri olsa da şımarmıyorlar hiç.
Sanırım; siz de farkına varmışsınızdır bunun. Ya ötekiler? Başkalarının alın terini sömürenler?
Çevremizde de görüyorsunuz onları, sosyal medyada da… Yapmadıkları şımarıklık,
yapmadıkları çılgınlık yok. Burunları Kafdağı’nda… Ve burunlarından kıl aldırmıyorlar asla. Ya
arabalarıyla övünüyorlar ya da köşkleri, konakları ve saraylarıyla.
“Aptal, akılsız, geri zekâlı” diyorlar; haklarını yedikleri insanlara. Dikkat edersiniz, argolu,
küfürlü ve tehditkâr konuşuyorlar hep.
Kendilerince çok haklılar!
Öyle ya canım, işçi Ayşe, Aysel, Ahmet kimmiş? Çiftçi Ali, İlker, Murtaza neciymiş? Memur
Songül, Soner, Zeynep kaç para edermiş? Hele hele gazeteci ve yazarlar kim oluyormuş da laf
ediliyormuş onlara? Haddini bilmeliymiş herkes, değil mi ya!
Geçen haftaki söyleyişimizde, “Aksekili iki Değerli İnsan”dan söz etmiştim. Biri baydı, biri
bayan… Bayana öncelik verip onu öne almıştık. Çünkü kızların okuyup meslek sahibi olacakları
kocaman ve çok güzel bir okul yaptırmıştı.
Aksekili ünlü iş adamı Ömer Duruk’un eşi Hayriye Duruk’tu o hanımefendi. O görkemli okulu
yaptırıncaya kadar kimse bilmezdi adını. Ne iyi etmiş de bunu düşünmüş; ne iyi etmiş de oğullarına
söylemiş bu arzusunu!
Babaları vefat ettiği için o sırada Duruk şirketlerinin genel yönetmeni 1948 doğumlu Makine
Mühendisi Ali Metin Duruk’tur. Ortanca kardeş Dr. Mehmet Çetin ile küçük kardeş Mahmut Atom
Duruk’un ağabeyleri…
Deseydi ki ağabey Ali Metin Bey:
“Kardeşlerim! Sevgili annemiz böyle bir istekte bulundu ama ülkemizin durumunu
biliyorsunuz. Şirketlerimizin gelir gider durumunu da… Yarın ne olacağı belli değil. Şimdi bütün
birikimimizi okul yapımına harcamak hiç akıl kârı değil bence.
Annemize olur, elbette dedim ama onu kırmamak için… İsterseniz, bir kenar semtte küçük
bir okul yapıp milli eğitime bağışlayalım. Böylece annemizin arzusunu yerine getirmiş oluruz.”
Yaklaşık bir buçuk yıl önce, erken erken kara toprakla buluşan Ali Metin Bey, hiç de böyle
söylememiş. Aksine o ve kardeşleri annelerini mutlu etmek için sevinçle iş bölümü yapıp kollarını
sıvamışlar hemen. Ve:
İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinin en güzel yerlerinden birinde, çok hoş görünümü olan beş
katlı büyük bir okul yaptırmışlar. “Büyükçekmece Hayriye Duruk Kız Meslek Lisesi” adıyla açılan,
bugün yüzlerce kız öğrencisi olan okulun şimdiki adı, “İstanbul Büyükçekmece Hayriye Duruk
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”…
Her öğrenci, koluna altın bir bilezik takarak mezun oluyor bu okuldan. Ne güzel, değil mi?
Şu günlerde Amerika’da bulunan eğitimci yazar Fazilet Özkan Por, geçen hafta
www. yazarportal.com’da yayımlanan yazımızın girişine koyduğumuz fotoğraftaki okulu çok beğenip
şöyle yazmış:
“Çok güzel bir okul. Ne güzel bir istekte bulunmuş Hayriye Duruk Hanım ve ne görkemli bir
okul yaptırmış oğulları! Hiç tanımadıkları birçok genç kızın birer sanat sahibi olarak yetişmesini
sağlıyorlar böylece. Işıklar içinde uyusun; o güzel yürekli teyzemiz.”
Oysa diyebilirdi ki oğullarına o anne:
“Çocuklar! Bildiğiniz gibi bugüne kadar çok basit bir hayat yaşadım ben. Rahmetli babanız hep
dışarıda çalışıp durdu gece gündüz, ben evde… Vaz geçtim yurtdışı gezilere gitmeyi, ülkemizi bile
gezemedim. Onca şirketimiz, onca iş yerimiz var. Kazanıyoruz da çok şükür. Biraz da rahat etmek
benim hakkım değil mi?
Ne İstanbul Boğazında bir yalımız var, ne deniz kenarında bir köşk, ne de doğup büyüdüğüm
Akseki’de bir konak… Bizim çeyreğimiz kadar bile iş yapmayanların saray gibi villaları da var,
helikopterleri, yatları da… Çifter çifter hizmetçileri de var, uşakları da… İyi de biz insan değil miyiz?
Bizim canımız yok mu?
Yeter artık. Biraz da biz yaşayalım çocuklar!”
Böyle dese, hangi oğlu, “Böyle söylemeye, bu tür şeyler istemeye hakkın yok senin anne!”
diyebilirdi?
Gönlü güzel o Anadolu kadınını biraz daha tanımanızı isterim; sanayici oğlu Dr. Mehmet Çetin
Duruk’un dilinden:
“Sevgili annem Hayriye Duruk, yaşamı boyunca kendini hiç düşünmezdi. Düşünmesi
gerektiğini de bilmiyordu.
Özveriyle dolu bir çocukluk, gençlik, orta ve ileri yaşları sürdürdü. Detaylara girmek
istemem ama eşya dolabından bir adet düğün ve davetlerde giymek için koyu renk etek, ceket,
elbise ile üç adet günlük elbise çıktı. Bankada 30 bin lira parası varmış. Tamamen özveriyle geçti
yaşamı.
Kısmi felç sorunu gelinceye kadar 94 yaşındayken hâlâ erişte, tarhana, salça, turşu, yufka,
ekmek ve benzeri gıdaları son derece hijyenik olarak evde kendi üretir ve bizlere gönderirdi.
40 gramlık hamuru hiç parçalamadan oklava ile kâğıt inceliğinde açıp bir metreyi aşırırdı.
İşte böyle bir kadındı annem.”
Nasıl saygı duymazsınız, bu hanımefendiye?
Geleceğin güzel, üretici, onurlu annelerini yetiştiren o görkemli okulla birlikte sevgi ve
saygıyla anılacak adı hep.
huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr
Telefon: 0535 371 74 83
Hüseyin ERKAN