İsmail AYDOĞMUŞ

Tarih: 29.04.2020 21:35

ELAZIĞ KEBAN‘IN GÜZEL İNSANI SELAHATTİN YALÇINER

Facebook Twitter Linked-in

 

Türkçe´mizde önemli atasözlerimizden biri de “Bana arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim” sözüdür. Düşler Dünyası Kültür Sanat Topluluğu olarak her biri bir birinden kıymetli yüz elli civarında yakın olduğum şair, ozan, yazar, gönül insanı arkadaşlarım, bir o kadar da dostlarım var. Her biri bir başka güzellikte meziyet sahibi kişiler. Zaman buldukça bu arkadaşlarımı sanatsal faaliyetlerini ve meziyetlerini sizlere anlatacağım. Anlatacağım çünkü onlar arkasında medya patronlarının şişirmesiyle şişirilmiş büyümüş şahsiyetler değil, yaşantılarıyla duruşlarıyla, insana bakışı ve hizmetleriyle büyük insanlar. Onları büyük yapan paraları, sermayeleri yok ama eğitimli, paylaşımcı vatansever tutumlarıyla başta benim kalbimde büyümüş, topluma da örnek göstereceğim kişilerdir.
Bu arkadaşlarımdan biri Şair Yazar Selahattin Yalçıner´dir. Aslen Elazığ´ın Keban ilçesinin Nimri Köyünde 1953 yılında doğmuş, şimdilerde bu köyün İstanbul´daki Derneği´nin de başkanıdır. Selahattin Yalçıner´le yaklaşık on beş yıldır tanışıyorum. Kendisiyle Elazığ Tarihi, Osmanlıca belgeler, üzerine ve Alevi Bektaşi Kültürü üzerine sohbetler içeren bir de röportaj yaptım. Kültürel birikimi insanlığı ve beyefendi duruşuyla hep takdir ettiğim bir arkadaşımdır. 2019 da ve 2020 de İstanbul Karacaahmet´ teki Seyyid Nesimi ve Kaygusuz Abdal etkinliklerini sunarak bilgisiyle de topluma katkılar sağlayan bir değerimizdir.
Selahattin Yalçıner bir şair olarak daha çok felsefi ağırlıklı kısa lirik şiirler yazan bir arkadaşımızdır. Felsefi sözlere olan merakı dışında güncel olaylara kayıtsız kalmaz. Şiirlerinde öğütler ve uyarmalar çoğunluktadır.
Selahattin Yalçıner araştırma merakı sayesinde doğruyu ve yanlışı ayırt eden yazılar yazar. Edebiyat meraklısı olan dostlarının ona “ Ne zaman kitap çıkaracaksın?” sorularına, ilk zamanlar sadece “Belki” der. Bir can dostu ona “Selahattin bir roman yaz. Sen yazarsın, başarırsın” der. İlk zamanlar bu sözlere çok sıcak bakmasa da, aklına takılmıştır. Yaklaşık iki hafta sonra kendi kendine, “Sen şiirler yazıyorsun, neden olmasın?” der. Tam beş yıllık bir uğraş neticesi, ‘´Samatyalı´´ isminde 408 sayfalık bir roman yazar. Tanıtım içinde, sevdalı olduğu memleketi Elazığ Kitap Fuarı´nda imza gününe katılır. Düşler Dünyası olarak bizler de Beylikdüzü´nde imza günü düzenleyerek imzalı kitaplarını edindik. Düşler Dünyası ailesinin bir ferdi olarak kitaplarını grubumuza hediye ederek bu ailenin büyümesi için fedakarlıktan kaçınmamıştır.
Yazarımız Selahattin Yalçıner, şu günlerde bir Şiir kitabını, ayrıca 1890´lardan günümüze kadar, yaşanmış gerçek bir hayat hikâyesini kaleme alarak romanlaştırmaya başlamıştır. Yazarımız ikinci çalışması olan bu iki kitabı ham olarak yazıp, bitirdi. Şu anda “Evde Kal Günlerinde” tekrar elden geçirip, basıma hazır etmeye çalışıyor.
Asıl önemli olan bir faaliyeti de “Keban Gazetesi” köşe yazarlığıdır. Elazığ Keban´ın güzel insanı Selahattin Yalçıner bir tesadüf neticesi iki ayrı köy anısını, Keban Gazetesine yollar ve yayınlanır. Başka yazı göndermediği için, gazete sahibi Pirhasan Doğan kendisini arar “Yazını bekliyoruz” der. Selahattin Yalçıner arkadaşımız, diğer yazarların yerini almak istemediği için, başka yazı göndermediğini söyler. Pirhasan Bey bunun üzerine “Gazetemiz de boşluk buluruz, rahat olun” der. Selahattin Yalçıner arkadaşımız o gün bugün sekiz dokuz senden beri köşe yazarlığına eksiksiz devam ediyor.
Osmanlı arşivlerinde araştırmacılık hikâyesi de şöyledir. Selahattin Yalçıner arkadaşımız Nimri köyünün tarihini merak eder. Köyün geçmişi hakkında ortada yazılı hiç bir belge bulunmamaktadır, ama köyünde tarihçi çoktur. Tarihsel konu hakkında büyüklerin söyledikleri, 400 yıl 500 yıl bunlarda sadece kulaktan duyumlardır. Selahattin Yalçıner arkadaşımız Nimri köyünün 1530 yılında varlığını bulur. Hatta o yıl kaç hane olduğunu, o yıl kaç kuruş vergi ödediğini de, gerçek belgelerde bulur. Ayrıca Keban, Ağın, Arguvan, Arapkir, Divriği, Kemaliye (Eğin) Şarkışla ve bu ilçelere bağlı birçok köyün, Osmanlı arşivlerinden resmi belgeleri alır. Ayrıca Nimri köyünün 1831 yılına ait nüfus kayıtlarını, Osmanlı arşivlerinden alır ve “Nimribiz” sitesine ekler.
Bir başka merakı ise, Nimri Ziyaret Tepesi, Ağbaba ve yan tarafında kalan Cıngırca düzlüğünün kayalarının oluşumudur. Bu konu için arkadaşı ve akraba köylüsü, Kanada´da yer bilimleri üzerine Üniversite öğretim üyesi olan, Prof. Dr. Ali Polat´a araştırmasını rica eder. Prof. Dr. Ali Polat bir yıl sonra kendi köyü olan Keban Denizli´ye gelince, Nimri köyüne gider, üstadımızın merak ettiği kayaları inceler ve bir rapor halinde Selahattin Yalçıner´e gönderir. Bu değerli çalışma yine “Nimribiz” köy sitelerine eklenir. Araştırma çalışması hala devam ediyor.
İyi bir halkbilim araştırmacısı da olan Yalçıner, Nimri köyünün insanlarına ait son 200 yıl içinde yaşanılan sosyal ve kültürel anıları derliyor. Bu derlediği anıları gerek “Nimribiz” sitesinde, gerek “Keban Gazetesi”nde kendi köşesinde 15 günde bir yazıyor. Araştırmalarını sosyal sayfasında ve yöneticisi olduğu guruplarda, kültürel alanda da fikir ve düşüncelerini paylaşır…
Selahattin Yalçıner ‘in “Keban da Yetişen Bilim İnsanları”nın tanıtımı ile ilgili çalışmaları da halk tarafından ilgi ile izlenmektedir.
Buraya kadar özetlediğim Cumhuriyet değerlerimize ve Atatürk ilkelerine bağlı kalarak yürüttüğü kültür ve sanat çalışmalarını, yeni pırıl pırıl insanların yetişmesi için harcayan Selahattin Yalçıner üstadımıza başarılar diliyor. Tüm kalbimizle yanında olduğumuzu bildiriyorum.
Laf ile söz ayrı şeydir değerli dostlar. Sözün yavanı, sözün hafifi, sözün önemsizi laftır. Söze, sözün ağırlığına, sözün güzelliğine dikkat çeken şiirinde şöyle diyor Selahattin Yalçıner;
“Her ekilen yeşermiyor
Toprağını karmak gerek
Yavan sohbet çekilmiyor
Sözü önce tartmak gerek.
sy.”
Yazan: İsmail AYDOĞMUŞ

Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —