GÜZEL İNSANLAR
Ağustos’un kavurucu sıcağında İstanbul’dan kaçtık. Yeniden Ege’ye Aydın Söke tarafına geldik. Daha önceki yazımda sizlere bahsettiğim Sökeli dünürüm İsmail Efendi’nin konuğuyum. Onun Almanya dönüşü birikimleriyle satın aldığı Ağaçlı Köyü yakınlarındaki araziyi nasıl ağaçlandırdığını, dokuz bin zeytin ağacını nasıl azimle yeşerttiğini anlatıştım. İsmail Efendi Didim yolunda tarihi bir belde olan Balat’tan. Milet şehri dedikleri antik şehirden.
İsmail Efendi’nin babası, Didim de terziyken onu çok sıkı bir disiplinden geçirerek üsküfü parmağına geçirmiş. Herkes bir çocuk olarak okuldan sonra dinlenip, gülüp eğlenirken o terzihanenin yolunu tutmuş.
Evde de annesi evin büyük oğlu olduğu için ona her türlü yemeği nasıl pişirdiğini öğretmiş. Almanya da gurbet elde bu öğrendiklerinin çok faydasını görmüş.
İlerleyen yaşına rağmen devamlı çalışıp üreten İsmail Efendi’yle sohbetlerimizde “Senin bu disiplinli çalışma içinde örnek olarak gördüğün bir model kişi var mıydı? “ dediğimde iki isimden bahsetti. “Biri Almanya da tanıdığı Süryani papaz Paulus, diğeri de Sökeli Ruhi Karakaş” dedi. “Almanya’da tanıdığım papaz çok çalışkan düzenli biriydi. Kimsenin hakkını kimseye geçirmezdi. Ben namaz kılarken ayakta dikilir, benim namazım bitene kadar beni beklerdi. İnançlara saygılı biriydi.
Ruhi Karakaş ise ağaç sevgisi çok olan bir hemşerimizdi. Onu da örnek aldım. Ben de çok severim ağaçları, tıpkı Ruhi Karakaş gibi. Onlarla konuşur, sohbet ederim. Hatırlarını sorarım. Altlarını çapalarım, sularım, ilaç verir, budarım.
Onlar da benim kendilerine gösterdiğim ilgiyi cevapsız bırakmazlar. Çünkü Onlar da Hakkın bir varlığı, yüksek verim almak için senin göstereceğin ilgiye muhtaçlar. İnsanlar ne yaptığının farkında değiller. Maalesef insanlar bazı hususta doyumsuzlar. Hep emek vermeden yemek beklerler. Doğaya da ne kadar emek verirsen o kadar ürün alırsın.”
Bir insanın ağaçla olan ilgisi, onu sevmesi ona sarılıp konuşması aslında saygı duyulacak bir davranış. Atalarımız bunu yıllarca yapmışlar. Çanakkale yöresinde Tahtacılar olarak tanınan Alevi Bektaşiler de ağacı kesmeden önce onlara gülbank okur, onlardan kestikleri için af dilerlermiş.
Bir yanda üç beş adamın kâr hırsına kesilerek yok edilen ağaçlar, rant uğruna yakılan ormanlar.. Bir yanda ağaca, doğaya hayat vermek için çalışan güzel insanlar…
İsmail AYDPĞMUŞ