İsmail AYDOĞMUŞ

Tarih: 12.11.2021 13:50

HAYAT TECRÜBE DEMEKTİR

Facebook Twitter Linked-in

Günümüzden 3500 yıl kadar önce Sümerler çeşitli semboller içeren yazıyı bulmuşlardır. Yazının icadı, insanlığın gelişimi açısından önemli bir buluştur.

Mağara duvarlarına yapılan resimli işaretlerin yazıya dönüşmesi binlerce yılı almıştır. Tapınakların duvarlarına, lahitlere ve dikili taşlara yazılmış bugün hala çözümlenememiş binlerce belge mevcuttur. Kil tabletlerde anlatılan binlerce tarih bulunmaktadır.
Yazı yazmak, belgelemek çağımızda iletişimin başlıca kaynağı ve dayanağı haline gelmiştir.
Yazı yoluyla çok bilgi ve tecrübeyi gelecek kuşaklarımıza aktardığımız günümüze edebiyat yoluyla kurduğumuz iletişim bizleri hayata daha da çok bağlamaktadır.
Edebiyatın içerisinde binlerce hikâye, binlerce şiir, binlerce roman vardır. Şiir kutsal kitapların da en önemli yazı unsurudur.
İslamiyet´in önemli merkezlerinden Mekke´nin duvarlarına şairler şiirlerini yazıp asarlarmış. Zaten kutsal kitabımız Kuran´ın da ilk ayeti “Ikra” oku değil midir?!..
Yazmak, yazılanı okumak önemli meziyet olmaktan çıkmış, bir zorunluluğa dönüşmüştür. Cumhuriyetimizin ilk yıllarından günümüze baktığımızda okuma yazma oranının çok yükseklerde olduğunu görmekteyiz.
Edebiyat, edep demektir. Edep ise ahlak gerektirir. Edebi ahlak doğruları, gerçekleri olanca şeffaflığıyla okuyucuya saygı çerçevesinde aktarmak demektir. Bunu en yalın şekilde sözcükleri seçerek sanat eseri yaratan şairler yazarlar yapmaktadır.

Ağustos 2021 de İstanbul´dan Söke´ye bir ziyaret yaptım. Söke dendiğinde aklıma edebiyatımızın önemli kalemlerinden Samim Kocagöz´ün yazdığı hikâyeleri, şiirleri gelir aklıma, Samim Kocagöz ki kendisi hali vakti yerinde Söke ileri gelenlerinden. Kocagöz ki;  Fakir Baykurt´un yazdığı anılarında o zamanlar bölgede öğretmenlik yapan Fakir Baykurt´a yazılarını daha rahat yazsın diye daktilo alarak hediye etmiş. Fakir Baykurt´ta edebiyatımıza çok önemli romanlar kazandırmış bir yazarımız. İkisini de saygıyla anıyorum.


Ağustos 2021 de Aydın Söke´ye yaptığım ziyaretim sırasında değerli dünürüm İsmail Efendi aracılığıyla tanıdığım değerli şair Ali Yılmaz´ı ziyaret ettim ve onu yakından tanıdım. Ali Yılmaz evinin bahçesinde oturduğumuz masada değerli eşinin ikram ettiği soğuk meyve sularını içerken, edebiyat ve şiir üzerine sohbet ediyoruz. Bu arada elinde kalan son kalan kitaplarından birini imzalayarak bizlere ikram ediyor.
“Ses tonlarım akortsuz
Anlatsam anlayamazlar
Yazıya döktüklerim…
DUYGULARDAN DAMLALAR” adlı Ali Yılmaz şiir kitabı 2006 yılında yazılmış, 236 sayfalık şiir kitabında çeşitli konularda yazılmış bir birinden güzel şiirler var.
Şair Ali Yılmaz, 1948 Çorum Alaca doğumlu, vekil öğretmenlikle de uğraşıp, Söke Tapu Müdürlüğü´nden emekli olmuş, günlerini sanat edebiyatla, dostlarıyla yaptığı edebi sohbetlerle geçiriyor. Onu tanımaktan aile olarak memnun olduk. Kitabında kendi hayatını özetleyen bir de şiir yazmış dilerseniz paylaşalım.

 

ÖZ GEÇMİŞİM (*)

 

Ozan Abdulkadir özgeçmiş sorar
Nüfusumda Alaca - Çorum yazar
46´da mart ayında doğmuşum
Mustafa´yla Fatma´dan olmuşum

 

İlkokulu Alaca da okudum
Nedim Tuğaltay´dı ortaokulum
Vekil öğretmenlik yaptım üç sene
1968 de gittim askere

 

1970 yılı memurluğa girişim
Çorum tapusunda kâtiplik işim
Dört yıl sonra başkente kursa geldim
Mesleğimde hukuk dersi aldım

 

Üç yıl sürdü merkezdeki görevim
İlk Hacıköy oldu taşra görevim
Bir üç yılda Tokat-Niksar da kaldım
83 yılında Söke´ye geldim

 

İlk şiirim Yirmi Altı yaşında

Bir sevdaydı yazmak o genç yaşımda
Kasırgaydı sanki gençlik yıllarım
Şiirlerde yaşar tüm anılarım.

11.10.1989, Söke
ALİ YILMAZ

Hayat tecrübe demektir. Yıllar insanı yeni bilgilerle yeni yazılarla yeni dostlarla buluşturuyor. Okuyarak edindiğimiz bilgiler ve yaşayarak kazandığımız tecrübelerimiz bizleri olgunlaştırıyor. Bunu en iyi de Sökeliler bilir. İncir ağacında ilk çıkan meyveleri yenecek tatta değildir zaman, güneş onu öylesine olgunlaştırır ki balları damlamaya bereket sunmaya başlar. Acı zeytin de güneşin altında serpilip büyüdüğünde zamanla tuzla terbiyelenip suyla buluşup sofraya sunulduğundan tadından yenmez (yani zevkle yenir).

Kamil insan olmak ta aynı evrelerden geçerek kazanılan bir düsturdur. Öyleyse Ikra´ya (Okumaya) ve edep içinde yaşamaya, bir birimizi sevip saymaya dayanışmaya devam…

İsmail AYDOĞMUŞ

(*)Yılmaz Ali - Duygulardan Damlalar Sayfa:79


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —