Edirne ilinin Keşan Kasabasından bir kız:Recebiye
Canım ülkemin benim için en güzel olan Keşan kasabasında ben on sekizine yeni girmiş hayatımın ilkbaharında ortaokul bitirmiş bir sürü sebeb ten dolayı lise okuyamamış, ha kafam çalışmadığından değil bu arada şartlar öyle gerektirmiş çok üzülmüştüm okuluma devam edemedim diye ama olsun kurslara gittim merak ettim öğrendim yetiştirdim kendimi. Kendime güven tavan yapmış o yıllarda. Bir arkadaşım gelip bir sınav açılacağını söyleyince ona hep minnet duymuşumdur iyiki haber verdi o sınav için bana ..
Hayatımın akışını değiştirdiğimi düşünüyorum girdiğim o sınavla elimden her iş gelir, hırslı, azimli, üretken derken bir baktım ki ben sınavı kazanmışım ve rahmetli babacığımın köyünde AKHOCA da genç kızlara dikiş ,nakış öğretmeye çalışıyorum .Çalışıyorum diyorum çünkü bana gelen öğrencilerim benden çok ama çok tecrübeli ellerinden iğne iplik düşmemiş yıllardır, İğne iplikle kuyu kazıp durmuşlar çok şey öğrendim onlardan var olsunlar.
Akrabalarımın yanında kalıyorum bana bir oda verdiler sağolsunlar , aşlarına sularına ortak ettiler beni kendi evlatları gibi bağırlarına bastılar benimle ağlayıp benimle güldüler. Rahmetli Hasan amcam , rahmetli Koca Cemile yengem güzel insandılar nurlar içinde yatsınlar evin iki belikli yüzü gibi ruhuda güzel gelini küçük Cemile yengem ne güzel günlerdi şen şakrak neşe içinde sevgimiz gözlerimizde parlıyordu pırıl pırıl ve evin neşesi Emrullah agam ne güzel günler geçirdik haklarınızı helal ediniz ...
Ben kasabada büyümüş naif, ince ,kırılgan kasaba kızı eee birde eğitmen olmuş köye gelmiş konuşması farklı, davranışları farklı, farklı olmayan tek şey yüreğimdeki insan sevgisiydi tıpkı bugün olduğu gibi. Köye geldiğim ertesi günü sabahıydı Koca Cemile yengem aldı karşısına beni kızanım sen artık bizimsin, burası köy yeridir sabah erken kalkıcan küçük Cemile yengene yardım edicen al bakalım bu şalvarını çek ayağına okula giderken giyersin süslü elbiselerini bağla grebinide başına öyle saçların açık gezme ortalıkta, okuldan gelincede hemen şalvarını giy, iş başına çok zoruma gitmişti çok, hatta aptalca ağlamıştım da, yıllar geçti gitti şimdi düşününce ne kadar akıllı kadınmış diyorum ev idaresini nasıl iyi bilirmiş zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum.
Yıllar geçip giderken mazi içiniz titreten bir yara oluyor acısıyla tatlısıyla köyde gün erken başlar günün ilk ışığıyla kalkar koyulurduk iş başına rahmetli Hasan Amcamın ilk işi uyanınca hayatta duran radyosunu açmak olurdu ya Polis Radyosu yada Türkiyenin Sesi Radyosunu her sabah İbrahim Tatlısesten Kara Çadırın Kızı´nı dinlemek nasip olurdu. Koca Cemile Yengem peçkayı yakmış çayı da demlemiş olurdu biz uyanana kadar işe başlamadan önce bir bardak çay yanında iki tane pötibör büsküvi öyle büsküviler paketle alınmazdı şimdiki gibi. Karton Kutulardaydı ne lezzetliydi onlar, sonrasında iş başı Mandalara bakmak Emrullah Agamın işiydi.
Küçük Cemile Yengemle ben soğuğu iliklerimize kadar çekerek avluyu süpürmek, köy çeşmesinden su getirmek tavukları, ördekleri yemlemek biz bu işlerle uğraşırken burnumuza gelen mis gibi peçkada pişen tarhana çorbası kokusu unutulmaz tat köyde yaşam kıymetliydi o yıllarda insan hayatı değerliydi ama hayvanlara verilen değer de hiç azımsanamayacak kadar önemliydi. Kapıdaki karabaşa, sarman kediye yemek vermeden insanlara yemek verilmezdi ne ulvi bir düşüncedir ağzı dili olmayan yüce rabbimin yaratıklarına böylesine güzel değer vermek.
Okul saatim yaklaşırken başlardı telaşım hazırlan okula git keyifle seni bekleyen genç kızlarla şarkılarla, türkülerle hikayelerle geçen güzel günler her zaman derim bende emeği olanlar çoktur diye. Benim bu eğitmenlik hayatımda Akhoca köyünde iki ablam ikide ağbim olduğu Baki Ağbim her zaman sonsuz saygı duyduğum Okulun müdürü, Ceyhan Ağbim köyümün öğretmeni tüm kalbimle sevdiğim nedense beni hep güldürdüğü için galiba bir başka severdim onuda Muhterem Ablam adı gibi Muhterem becerikli elinden ve dilinden herşey gelirdi pratik yolla bohça köşesi katlamayı da ondan öğrenmiştim.
Lale Ablam ne sıcak sevgi dolu öğretmenlerdiniz hepiniz köyüme çok emek veriridiniz eskiden öğretmenler köyde herşeyi bilirdi acaba şimdide aynımıdır, bilmiyorum hoş köylerde okulda kalmadıya.
Akhoca köyündeki geçirdiğim yıl, benim için deyim yerindeyse hayatı öğrendiğim yıldır. Sıkıntıyla baş edebilmeyi aslında senden daha çok şey bilen insanlara, onlardan biriymiş gibi davranarak onlardan bir farkın olmadığını hissettirerek kendimi kabullendirmeyi öğrendiğim bir yıldı. Ha hiç bir şeyde bilmiyor değildim ama bilgi eksiğim çoktu ben eksiklerimi tamamladım. Öylesine ki öğretmenlerim sayesinde o yıl Keşan Halk Eğitim Merkezinde en çok konuşulan yıl sonu sergisi hazırlamayı başarırken köyde nasıl uyumlu bir şekilde çalışılır, nasıl yaşanır hepsini öğrendim, bazen kendim bile inanmakta zorlanıyorum nasıl başardım gündüz sergi açılışı akşam da veda gecesi kendi köyümün ve civar köylerin davet edildiği muhteşem bir gece 18 yaşındasınız henüz çocuk sayılırsınız bir piyes yazdım ve yönettim öğrencilerime oynattım bu piyesi.
Köyde ilk defa defile yaptım traktör römorklarının yan yana dizilmesiyle sahne yaptık halk oyunları oynadık maniler türküler söyledik hayatımızda öyle izler vardır ki silinmesi mümkün değil ve nasıl başarabildim diye düşünürüm yirmibeş yıl boyunca Recebiye hoca olarak kalabilmeyi ilk görev yerim AKHOCA köyündeki o güzel insanlar öğrettiler bana zaman içinde büyüklerin sözünü dinleyerek, küçüklerin gözlerindeki ışığı görerek, hatalarından ders çıkartmayı bilerek ve sevgiyle kendine inanarak, kendin gibi olarak tüm kapıların açılabildiğini güzel insanlar hep yanımızda olsunlar...Sevgiyle -AŞK-LA .
Şimal Yıldızı Recebiye ÇATAKSEZER