Hüseyin ERKAN

Tarih: 28.02.2024 21:05

KÜPÜMÜZ DOLU AMA

Facebook Twitter Linked-in

Memleketimden İnsan Manzaraları 458

Var mı O Yürek Sizde?

KÜPÜMÜZ DOLU AMA
hangimiz yaramaz
değildik ki çocukken
eğriye eğri derdik
doğruya doğru
karşımızda kim var
hiç düşünmeden
gerçeği olduğu gibi
söylerdik.
keşke öyle kalabilseydik
korkusuz
saf
tertemiz
vicdanımız rahat
alnımız ak
ve başımız dik.
büyüdük de iyi mi oldu sanki
ne işe yarıyor bildiklerimiz
koltuğumuz yüksek mi yüksek
küpümüz dopdolu ama
vicdanımız kirli
alnımız kara
başımız eğik!
H. E.

Evet ya, daha önce de söylediğim gibi 50 yıl önce, sevgilimle benim arabamız ve yatımız yoktu
ama dörtnala gidiyordu atımız. Niçin gem vuracaktık ki ona?
Ailesinden kız isteme faslı da bittiğine göre, nişan değil miydi; bir sonraki basamak!
“Uzatmadan onu da yapıverelim,” dedik.
Sevgilimin komşu kızının nişanı geçen yıl Fatih’te bir düğün sarayında olmuş. Davullu zurnalı…
Aslen Kastamonulu zengin bir iş adamının oğluymuş damat. “Siz hiç karışmayın, bütün masraflar
benden” demiş. Bonkör biriymiş!
Düğünü de Boğaz’da yapmışlar. Takıya boğmuşlar gelini. Damadın babası, gelinine düğün
hediyesi olarak sıfır kilometre kırmızı bir Murat 124 hediye etmiş. Komşuları bunlarla övünüp durmuş;
haklı olarak!
Bunları anlattıktan sonra Sevgilim Güler:
“Gösterişi de sevmem ben, gösteriş yapıp övünmeyi de… Aileler arasında yapalım nişanı,
diye düşünürüm. Ne dersin?” diye sordu.
“Bence de doğrusu bu. Başkasını ne ilgilendirir ki bizim nişanlanmamız! Alalım
yüzüklerimizi, iki üç aile toplanıp sizde, taksın alyanslarımızı büyüklerimiz.” dedim ben de.

-2-

Ertesi günü Kapalıçarşı’ya gittik birlikte. Beyazıt kapısından girince, ilk gördüğümüz sarrafa
girdik. Niyetimizi söyleyince birçok örnek gösterdi görevli. Albenili ama pahalı yüzükler de vardı, sade
ve uygun fiyatlılar da… Güler en ucuz bir alyans seçti kendisi için. Ben de öyle…
“Niçin o güzel yüzüklerden birini seçmedin?” diye sordum; sarraftan çıkınca.
“Bak canım, dedi; ne dedin sen bana işin başında: ‘Tatlım, 20 bin liram var benim, bankada
hazır. İstediğin gibi harcayalım bu parayı.’ Nişan ilk adım… Daha çook yol var önümüzde. Evimize
eşyalar almak gerekecek. Borca girmeden bu parayı yetiştirmek zorundayız. Buna dikkat etmezsek
çok sıkıntı çekeriz sonra. Yüzük dediğin ne ki, bir sembol… Ha 300 liralık olmuş, ha 3 bin liralık… Ne
fark eder?”
Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin; bu sözleri duyunca! Hem bir öğretmendi, evlenmeye
karar verdiğim kız, hem güzel, hem akıllı… Bir kez daha kanıtlanmıştı işte, doğru yolda olduğum.
Evlerine doğru yola çıkmadan önce: “Ama dedim; nişanlık giysiler almadık henüz.” Şöyle bir bakıp:
“Gerek yok. Dolabım giysilerle dolu. Birini seçer giyerim. Üstümdekiler çirkin mi?” dedi.
“Hayır, dedim; ne çirkini! Aksine çok güzel… Ne bol, ne dar… Üstelik modern ve renkler de
çok uyumlu…”
“Elbet öyle olacak, dedi. Çünkü kumaşını da ben seçtim, modelini, rengini de… Sonra da
kendim diktim; beden ölçülerime göre.”
Evet, giyim öğretmeniydi sevgilim ama üstündeki ona çok yakışan giysileri kendisinin diktiğini
bilmiyordum. Aklımın köşesinden bile geçmemişti bu.
Keşan’da Güler’le tanışıp da birbirimize evet dediğimiz günlerdi. Bir arkadaş: “Ne yapıyorsun
sen? Peynir ekmekle mi yedin aklını?” demesin mi?
Şaşırmış da, “Ne yapmışım ki?” diye sorunca, “Yahu bula bula İstanbullu o öğretmeni mı
buldun? Keşan’ın en güzel, en sosyetik giyinen hanımı!.. Onun üstüne başına bile yetişmez senin
maaşın.” dediğini anımsadım o anda.
Ne güzel uyarmıştı beni o arkadaş da, nerde onu anlayacak kafa bende!
İnanmayacaksınız belki ama en sade ve en ucuz bir alyans dışında başka hiçbir şey almadı ve
aldırtmadı bana sevgilim.
Doğrusu ya o günlerde yeterince düşünüp değerlendirmemiştim bu konuyu. Dolayısıyla
yeterince takdir edememiştim; hayat arkadaşım olarak seçtiğim sevgilimin bu erdemini.
Talih kuşu konmuş da başıma, haberim yokmuş meğer.
Olsun, geç de sayılmaz. Elli yıl sonra da olsa farkına vardım ya bu gerçeğin. Nedir ki elli yıl
dediğiniz? Yarım asır, yani yarım yüzyıl değil mi?
Övünmek gibi olmasın ama -siz de anlamışsınızdır mutlaka- olayların özünü çok çabuk
kavrayan biriyim ben!
Kim, niçin itiraz ediyormuş, bakalım.
Varsa öyle cesur biri, çıksın da meydana görelim!
Hüseyin Erkan
Tel.+W: 0535 371 74 83
huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —