Memleketimden İnsan Manzaraları: 448
Meğer Ne Güzelmiş Eleştirilmek!
kan için duman için
yaldızlı giysilere bürünmüş
savaşları değil
alın teriyle büyümüş
başakları severim ben.
H.E.
İki hafta önce, Nesrin Bayat Özleyen’den gelen, İsrail’in Filistin’e karşı başlattığı zalimce
savaşa duyarsız kaldığım için beni kıyasıya eleştirisine, “Siz ne dersiniz?” diye sormuştum ya…
Geçen hafta, gelen üç yanıta yer vermiştim.
Birçok ileti geldi, gelmeye de devam ediyor. Aynen veriyorum; yorum yapmadan.
İlk söz, 1960’lı yılların Hasanoğlanlı öğrencilerimizden öğretmen Mustafa Karaarslan’ın:
“Yazınızı zevkle okudum. Filistin konusu… İnsan olarak üzülüyoruz elbette. Falih Rıfkı
Atay’ın anıları canlanıyor gözlerimde.
İnsanları kesinlikle etnik kimliğine göre değerlendirmiyorum. Sizin de aynı düşüncede
olduğunuzu biliyorum. Yaşam deneyiminiz bizlerden fazladır. Koşullar her birimizin davranışını
etkiliyor. Sizi de etkiler elbette.
Bazen de temcit pilavı gibi hep aynı konular… Bıkkınlık veriyor. Çok sevsek de her gün, her
öğün aynı yemek yenmez ya. Düşününce size de hak veriyorum.”
Şimdi de Nesrin’le aynı okuldan mezun İbrahim Balcıoğlu’nda sıra:
“Değerli Hocam;
Arkadaşımız Nesrin’in eleştirisine doğrudan kendiniz cevap vermek yerine öğrencilerinizi ve
arkadaşlarınızı davet ederek onların cevaplandırmasını istemenizi doğru bulmadığımı belirtmek
isterim. İki kişi arasında görüş teatisini hatta görüş beyanı isteğini kamuya açmanız etik olmamış.
Nesrin sizden konu ile ilgili görüş beyan etmenizi, hatta zalim İsrail’i kınamanızı istemiş. Siz konuya
üçüncü tarafları da davet ederek tanımadığı bir sürü kişinin görüşü altında âdeta ezilmesini
sağladınız.
Filistin’de iki aya yakın süredir bir zulüm yaşanıyor. 7 Ekim günü Hamas’ın etkinlik alanında
bulunan bölgede kendilerine ‘Kassam Tugayları’ tarafından atılan füzelerle başlayan bu zulüm, o gün
başlamadı. Yüz yıllık bir tarihi var bu zulmün. 1917’de bölgenin İngiltere’nin eline geçmesiyle başlayan
zulüm, bugün bu noktaya gelmişse bunun İngiltere yanında ABD ve bütün Avrupalıların katkısı olduğu
yadsılanamaz. Ama 1947 – 1967 sınırları uluslararası antlaşmalarla belirlenmişken 75 yıldır gelinen
noktada Filistinlilerin elinde % 5 bile toprak kalmamıştır. (…)
Bu süreçte 5 bini çocuk, 5 bini kadın ve 5 bini de yaşlılardan oluşan 15 bin insan ölmüş, 2
milyonu yerlerinden edilmişse bu bir soykırımdır. İnsanlar bugün gıda, ilaç, hastane, su ve elektriğe
ulaşamıyorsa bu bir soykırımdır. Bu bir insanlık suçudur. (…)
Dünyanın öbür ucunda öldürülen birkaç balina için dünyayı ayağa kaldıran insanlar nerede?
Öldürülen 300 – 500 Yahudi için ayağa kalkan Batı devletleri, 50 bin insanın öldürülmesi ve
yaralanmasına neden ses çıkarmıyor? (…)
NOT: Bir arkadaşımızın İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırımı, devletimizin güneydoğuda yaptığı
harekâta benzetmesi tek kelimeyle talihsizlik olmuş. Bunu yayımlamanız da onaylama anlamına
gelmek olur ki, ayrı bir talihsizliktir.
Selam ve sevgilerimle…”
Bugün son sözü 1960’lı yılların ilk yarısında Dicle Öğretmen Okulundan öğrencimiz Prof. Dr.
Ali Yılmaz’a verelim. Bakalım, o ne diyor:
“Değerli Öğretmenim;
Eleştiri ve özeleştiri bizi hep daha iyiye götürür. Konu Filistin sorununa gelince, elbette
Filistin halkının yüz yüze olduğu sorunlar içimizi acıtıyor. Ama bu son olayların nereden
kaynaklandığına dikkat etmek gerekir.
‘Bu ara hiçbir şey yokken 5000 füzeyi neden İsrail’e atıyorsunuz; ya da size kim attırıyor?’ diye
sormaktan insan kendini alamıyor.
Özü itibarı ile Ortadoğu halkları kardeştir. Etnik ve dini kültürlere dayalı ayrıştırma sadece
emperyal güçlerin çıkarına hizmet eder. Mevcut acılar tümüyle bu gerçeği göremeyenlerin eseridir. Bu
gerçekleri aklı başında olan herkes görüyor. Herkesin gördüğünü sizin ayrıca dile getirmemenizi bir
eksiklik olarak görmüyorum ben.
Saygılar, sevgiler…
İletişim: 0506 921 73 90”
****
Üç ileti için de candan, yürekten teşekkürler!
Niçin gocunacakmışım ki eleştirilmekten?
Eleştirmek kadar eleştirilmek de güzel…
Kızmak, üzülmek yerine, tadını çıkarın siz de.
Hüseyin ERKAN