Yeni tanıştığım kişiler nedense beni çok farklı bulurlar hatta sık sık nasıl bu kadar candan davrandığımı da merak ederler ve herkes farklı farklı yorumlar kendince siz çıkarsız dostluklara inanırmısınız ? ben çok inanıyorum yaşadığım hayat bana bunu öğretti .Yazdıklarım çoğunuza bir masal gelebilir fakat hepsi harfiyen gerçektir ...
Yıl 1989 Kars ilinin Selim ilçesindeyiz eşimin görevi gereği. Selime çok yakın olan bir köyde kurs öğretmenliği yapmaya başlayacaktım köyümüz çok fakir bir köydü ana yola bir kilometre uzaklıktaydı ve ben o yolu yürüyerek gidip gelecektim .Köyde sadece 11 tane genç kız vardı hepside kursa kayıt olmuştu pırıl pırıl genç kızlardı hepsinin kalbi öğrenme aşkıyla çarpıyordu.
Okulda iki sınıf ve iki öğretmen olduğu için bize yer kalmamıştı sınıf olmadığı için köyün muhtarı iki oda olan evinin bir odasını bize vermişti.orayı kurs yeri haline getirmek için tüm gün uğraşmıştık köydeki tek Zetina dikiş makinesini getirmek ve soba kurmak için ama hiç hesaba katmadığımız ve unuttuğumuz bir sorun oluştu. Odamızın yani kurs yerimizin çift kapısı vardı bir kapıdan içeriye giriyorduk da diğer kapı neydi kızlara sordum bu kapı ne için diye hocahanım o kapıdan akşam olunca nahırlar içeri girecek dediler yani nasıl dedim nahır ne bilmiyorum dedim hepsi güldüler muhtarın koyunları var dediler dışarı çıkmak için bizim sınıfımızdan geçmeleri gerekiyormuş. Olmaz dedim bir cahıl cesaretle muhtarı çağırdım geldi elinde sıcacık bir bardak süt naçarlıktan buruk yüreğiyle hocaanım başka hiç yer yok nolursun sen de gitme bu köyden yazıktır bu gençlere en azından iğne tutsun elleri bak nasıl da hevesliler fakirliğin ve bir o kadarda çaresizliğin buruk yüreğini belki ilk kez onlarda gördüm. Sabah Kars´a giden arabayla köyün başına geldiğimde bir baktım ki kızların hepsi yolda beni bekliyor ellerinden gelse beni hiç yürütmeyip kucaklarına alacaklar her her biri evinden bir kaç tezek getirmiş soba deli gibi yanıyor, çay demlenmiş ar ederek yazıyorum botumun bağını çözmeme bile izin vermiyor kızlar, saat 11.00 gibi oldu bir baktım bir teyze elinde bir tepsiyle içeri girdi evinde ne varsa çocuklarının nasibini bize öğle yemeği getirmiş ilk günler diye düşündüm ben zaten yemeğimi yanımda getirmiştim bir iki derken bakıyorum hergün bir teyze geliyor, kızlar dedim bu böyle olmaz ben yemeğimi evden getiriyorum annelerinize söyleyin getirmesinler dedim kızlar dediki Hoca Hanım bize sıra gelmedi henüz dediler nasıl yani dedim. Köyde yaşayanlar o hiç tanımadığım o güzel insanlar meğerse hepsi sıraya girmişler Hoca Hanım tanrı misafiridir başımızın üstünde yeri vardır diyerek, hem beni yola götürüp getirmek için hemde öğle yemeği yedirmek için, ben bu kadar Allah rızası için tanrı misafiridir diyerek bu kadar çok değer görmeyi ve insanlara hiç çıkarsız değer vermeyi Anadolu´mun yüreği sevgiyle çarpan, o fakir insanlarından öğrendim onları çok özlüyorum ve bana kattıkları bunca değer için hepsine minnettarım. Ben dünyanın en iyi üniversitesinde okusaydım bile sevgi gibi merhamet gibi yardımlaşma gibi bir dilim ekmeği bölüşme gibi bu değer kavramlarının hiç birini öğrenemez yetişdirdiğim yüzlerce öğrencime öğretemez evlatlarıma veremezdim ... İyi ki asker eşi olmuşum da Vatanımın her yerini gezmişim ... Güzel insanlar hayatımıza her zaman dokunsun...