Dünyada en iyi 100 üniversite sıralamasında yokuz. 72 ülkede 15 yaşındaki 540 bin öğrencinin girdiği PISA sınavlarında 40’ıncı sırayı aşamadığımız, üniversite eğitimimizin Japonyanın lise düzeyinde olduğu, sınavlarda binlerce öğrencinin sıfır çektiği, dünyada en iyi 100 üniversite sıralamasında olamadığımız bir eğitim sistemimiz var.
Geşen yıllarda lise matematik öğretmeni olacak öğretmen adaylarının “Alan Bilgisi testlerinde” 50 sorudan sadece 9’una, Türkçede 32’sine, fen bilimlerinde 16’sına doğru cevap verebildiği, gazetlere yansımıştı. 2016’da Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) 160 sorunun tamamını yapan çıkmazken, 33 bin adayın sıfır çektiğini açıklamışlardı. Ayrıca, cinsiyet uçurumu raporunda 144 ülke arasında 130. sırada olduğumuz, heykelleri kırmayı marifet saydığımız, sanat eserlerini tehdit eden bir mantığımız var. Dünya Patent Estitüsü’ne başvurularda İran’ın sayısı 13.768, bizimki 6.496’dır! Kore için bu sayı 230.556’dır![1]
Bazı olumlu gelişmeler olsa da, dünya standartlarına göre değerlendirdiğimizde çok yeterli olmadığını, bilim zihniyeti, uluslararası standartlar ve rekabet ruhu yerine ideoloji ve yandaş tercihinin ağır bastığını[2] “BİZDEN” kafasının her alanda LİYAKATİ ve KALİTEYİ katlettiğini, görmenin hayal kırıklığı içindeyiz.
Eğitim bu haliyle tartışılırken geçen hafta öğrencileri “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre” yetiştirmek olduğu ifade edilen “ÇEDES PROJESİ” kamuoyuna yansıdı.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocaları, MEB okullarındaki öğrencilere "DEĞERLER EĞİTİMİ" vereceğini medya vasıtasıyla öğrendik.[3] ÇEDES protokolüne göre projenin amacının, öğrencileri “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre” yetiştirmek olduğu ifade edilmiş. Normal koşullarda, çocuklarımızın “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre, yetiştirilmesine itirazımız olmasa da, bu işin imamlar, kuran kurus hocaları ve din adamları vasıtasıyla yapılması laik eğitim stemine aykırıdır.
Dünya ile rekabet edebilmek için, yerel değerlere saygılı fakat “Evrensel ilkeler” ışığında olması gereken “Değerler eğitiminin”, pedagojik formasyonu olmayan din adamları tarafından tamamen din üzerine inşa edilmesi, çok anlamlı olmayacaktır. Eğitimin, cennet-cehennem kavramıyla, pedagojik formasyonu olmayan kişilertarafından verilmesinin ne kadar doğru olacağı tartışmalı bir konudur.
Dindar ve kindar nesil yetiştirme projesi, öğrenim çağındaki çocuklar üzerinde ters etki yaratmış, oldukça hatırı sayılır sayıda gencimizin “deist veya ateist” olmasına yol açmıştır. “Huzur islamda” diyoruz fakat şiddetin, vahşetin, sefaletin hüküm sürdüğü islam ülkelerinde bilim ve insanlık adına bir şey üretilemediği gibi, müslümanın müslümanı koyun gibi boğazlamasına şahit oluyoruz... Müslümanlar, müslümanların katliamından kurtulmak amacıyla Hristiyanların ülkelerine sığınmak üzere yurdunu terkederken, göç yollarında telef oluyor. Müslüman ülkeler yolsuzlukta rekorlar kırarken, %85’i ateist olan İsveç, yolsuzlukta dünya sonuncusu!!!
Hedefimiz, aklın ve bilimin rehberliğinde, ATATÜRK İlke ve Inkılaplarına bağlı, laik ve özgürce düşünebilen, vatan ve millet sevgisi yüksek, uluslararası alanda rekabet edebilecek bilgi ve donanıma sahip gençler yetiştirmek olmalıdır.
Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Başkanı
[1] Taha AKYOL, Hürriyet gazetesi (02.02.2017)
[2] Taha AKYOL, Hürriyet gazetesi (02.02.2017)