Hüseyin ERKAN

Tarih: 28.11.2023 00:54

Söyleyin Yanlışımı, Söyleyin Lütfen!

Facebook Twitter Linked-in

446 Memleketimden İnsan Manzaraları

Söyleyin Yanlışımı, Söyleyin Lütfen!

Konfüçyüs diyor ki:
“Eğer sen âdil ve dürüst bir yönetici olursan,
halk da seni örnek alacaktır. Sen töreye uyarsan
halk da uyacaktır. Otlar rüzgârın esiş yönüne
göre yatar.”
KONFÜÇYÜS
ve Çin Felsefesinin Temelleri
Prof. Dr. Bülent Okay
Kim demiş; “Benim hiçbir yanlışım yok. Dolayısıyla ben hiç eleştirilmem” diye?
Hadi canım sen de! Yok, öyle bir insan bu dünyada… Başta ben olmak üzere mutlaka yanlışları
vardır herkesin. Öyleyse herkes eleştirilebilir; demektir bu.
Derim ki ben, eleştirmekten de korkmamalı, eleştirilmekten de… Ama birçok insan,
başkalarını kıyasıya eleştirmekten çok hoşlanır da kendilerini bir eleştiren oldu muydu, kıyameti
koparır. Bu yanlışa düşmemeye dikkat ederim ama ne kadar başarılı oluyorum; bilemem.
1972’de Keşan’dan İstanbul’a atanınca ilk ilk görev yerim merkez ilçelerden
Gaziosmanpaşa’nın Küçükköy semtindeki Vefa Poyraz Lisesi idi. Yaklaşık iki yıl çalıştım bu okulda.
Orada da çok değerli öğrencilerim oldu. Çok iyi bir eğitimci ve yönetici olan yazar Kâzım
Yedekçioğlu’nun müdür olduğu bu okulda daha uzun süre kalmak isterdim ama İstanbul Milli Eğitim
Müdür Yardımcısı olarak atanınca ayrılmak zorunda kaldım.
Oradaki öğrencilerimden de birçoğu ile görüşür haberleşirim hâlâ. Onlardan biri de Nesrin
Bayat Özleyen… Yaklaşık on beş yıl kadar önce Cağaloğlu’ndaki yayınevimizde ziyaretime geldi. O
akşam yapılacak bir etkinliğe katılırsam memnun olacağını söyledi. Elbette kabul ettim. Arabasıyla
götürüp etkinlik sona erince evime kadar da getirdi. Nasıl unuturum bu kibarlığını, nezaketini.
Şunu görmüştüm ki o gün, ülkemiz sorunlarına ilgi duyuyor, çözüm için de çareler arıyordu
Nesrin. Dolayısıyla ülke ve kent yönetimindeki etkin politikacılarla birlikte çalışmaktan zevk alıyordu.
O günden sonra bir daha görüşmek mümkün olmadıysa da unutmadık birbirimizi. Geçen hafta güzel
bir ileti aldım Nesrin’den. Bakalım ne diyor:
“Günaydın Hüseyin Hocam;
Gönderdiğiniz yazıları okuyorum. Bir yazar, bir düşünür olarak dünya ve insanlık
meselelerini görmezlikten gelmeniz hayrete düşürdü beni. 44 gündür Filistin’de, Gazze’de vahşice

bir katliam yaşanıyor. İnsanlık vicdanını kül edip geçen bu soykırım hakkında tek kelimeniz yok.
Aynı dünyada mı yaşıyoruz; merak ettim. Saygılarımla…”
Çok haklı bir eleştiri… Gerçekten de onca zamandır yazdığım haftalık söyleşilerimin hiçbirinde
ne Filistin’den söz ettim, ne Gazze’den… Kör müyüm, sağır mıyım? İsrail’i mi destekliyorum yoksa?
Hani o yıllarda ezilenin yanında, ezenin karşında olduğumu söylüyordum! Hani güçlünün değil zayıfın,
haksızın değil haklının yanında olmayı savunuyordum!
Özellikle öğrencilerimin de benimsemesini istediğim bu ilkelerden vaz mı geçmiştim yoksa?
Elli yıl önceki o idealist öğretmen niçin sessiz kalıyor, neden sesini yükseltmiyordu; zorba bir devlete
karşı? Niçin ezilen, zulüm gören Filistinli kardeşlerimizin haklarını savunmuyordum? Siz söyleyin Tanrı
aşkına, haksız mı Nesrin?
Pekiyi, haklı ise Dicle ve Hasanoğlan/Atatürk Öğretmen Okulu’ndan değerli öğretmen
öğrencilerim! Bu konuda siz neden eleştirmiyor, uyarmıyorsunuz beni? Kars/Arpaçay Ortaokulu,
Keşan/Paşayiğit Ortaokulu, Şişli Lisesi, Bakırköy Merkez Lisesi’nden sevgili öğrencilerim! Siz niçin
görmezden geliyorsunuz bu tutarsızlığımı? Varsa haklı bir nedeniniz, söyleyin de bileyim.
Aksu Öğretmen Okulu’ndan sınıf arkadaşlarım Salim Koçak, Hasan Çelik, Veli Özgen, Seyfi
Kubilay, Muhammet Özkan, Ömer Kars, Dr. Zekâi Önal ve Av. Cevdet Can sizin niçin aklınıza gelmedi
bunu sormak? Haydi, onlar çok uzaklarda diyelim, pekiyi İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü’den sınıf
arkadaşlarım Necdet Sakaoğlu, İmren Aysan Aytekin, Güngör Altay, Neveda Mıhçakan, Hasan Kaya,
Sevim Kaya, Tevfik Türkmen ve Av. Mustafa Enhoş niçin düşünmediler bunu?
Aynı okullarda birlikte çalıştığım öğretmen dostlarımdan Recep Adakçılar, Ahmet Tekin, Fevzi
Gökçek, Uğur Köse, Niyazi Acar, Yümni Sezen, Erol Gürakın, Durali Kılıç, Burhan Albayrak, Rıza Polat
ve Doğan Oğuzer de bilmez ve görmezden geldiler bu önemli eksikliğimi. Bu ne biçim dostluk
arkadaş? İnsan sevdiği bir dostunun yanlışını görür, bilir de söylemez mi?
Dahası neredeyse her gün yazışıp haberleştiğim eğitimci yazar dostlarım İbrahim Ekmekçi,
Feyzullah Aktan, Fazilet Özkan Por, İzzettin Çelik, Şehriban Tuğrul, Mehmet Nuri Arslan, Faik Akçay,
Sercan Ünsal ve Mehmet Uslu ile akademisyen dostlarım Abdullah Tavmen, İlhan Sungur, Alparslan
Kulalı, Erdoğan Ülüş, Kâmuran Karakapıcı Öztekin ve Bülent Okay! Sizlere ne demeli?
Dünyamız, ülkemiz ve halkımızın onca önemli sorunu dururken, “Trakonya nedir?” ya da
“Sizce en makbul balık hangisidir?” diye sormam biraz ayıp olmuyor mu?
Söyleyin Tanrı aşkına dostlarım! Söyleyin lütfen! Eksiğimi, yanlışımı söyleyin ki bileyim!
Bileyim ki düzelteyim.

Hüseyin ERKAN


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —