İsmail AYDOĞMUŞ

Tarih: 16.07.2020 13:15

TRENLER YOLCULAR BİR KAZA BİR ANI

Facebook Twitter Linked-in

TRENLER YOLCULAR BİR KAZA BİR ANI
TEKİRDAĞLI ŞAİR HAYRİ TUNALI´NIN ANISINA

Trenler döşenmiş raylar üzerinde belirli istikametlere giden ulaşım ve nakil araçları olarak hayatımıza son yüz yıllarda girmişlerdir. Ekspresler, postalar, banliyöler şehirden şehire yük ve yolcu taşırlar. Yol güzergâhında durulan ara istasyonlar vardır. Kimi istasyonlar bulundukları kasabaların biraz uzağında kalır. Issız ve sessizdirler. Bazen üç beş yolcu inip binerken, bazen boş geçildiği, kimsenin inip binmediği de olur. Büyük istasyonlarda bulunan garlar en hareketli alanlardır. Oralarda her tür imkân konaklama, lokanta, kahvehane, berber vs birçok hizmet vardır. Hat boyunca dizili istasyonlarda trenler umutları, sevgileri, ayrılıkları, hüzünleri taşır bir uçtan bir uca.

Bundan iki yıl önce bir acı yaşandı. 8 Temmuz 2018´de Uzunköprü İstanbul arasında sefer yapan yolcu treninin 5 vagonu,  akşam saat beş suları Tekirdağ Muratlı ile Çorlu arasındaki Sarılar Mahallesi´nde raydan çıkarak devrildi. Yağmur sularının hat üzerindeki menfezin altını oyması sonucu devrilen trende can pazarı yaşadığında 362 yolcu bulunuyordu. Kazada 7 si çocuk 25 kişi hayatını kaybederken 317 kişi yaralanmış bunlardan 194´ü ayakta tedavi edilmiş 123´ü çeşitli hastanelerde müşahede altına alınmıştı. Arazinin, çevre şartlarının zorlu olması nedeniyle kazaya ilk müdahaleyi çevredeki köylüler ve yaralı kurtulan yolcular yapmıştı.
Şimdi olay yargıya taşındı. Mağdurlar olayın gerçek sorumlularının yakalanıp yargılanmadığından, alt düzeyde kişilerin yargılandığından yakınıyorlar. Ölenlere tanrıdan rahmet diliyor. Kederli ailelerine sabır diliyorum. Dilerim adalet hakkıyla tecelli eder, dilerim yeterince önlemler alınıp bir daha bu tür kazalar yaşanmaz.

Bu olay bana Tekirdağ´ın Kazandere´den gazeteci yazar şair rahmetli Hayri Tunalı´nın kitabında okuduğum Trakya insanının hamiyetperverliğini hatırlattı. Hayri Tunalı´nın “Üreterek Varolmaktır Yaşamak “ adlı kitabında yazdığı bir öyküyü kısaltarak sizlerle paylaşmak isterim. “Işığı Yanan Evler” adlı hikâyede Bir doktorun anlatımını konu edinmiş. Trenden inen Muratlı Kasabasına tayin edilen geç bekâr bir doktordur. “Trenden akşam saatinde inmiştim. Akşam ne yapacağımı nereye gideceğimi bilmiyordum.” Bir yaşlı adam ”Evlat yabancısın galiba?” deyince kendisini tanıtır. “Gel bu akşam misafirim ol, yarın gerekeni yaparsın” der. Evde yaşlı teyzenin yaptığı yemekleri yerler. Sohbet ederek epey vakit geçirirler. Yol yorgunluğuyla artık uyku dayanılmaz hale gelir doktor; “sorması ayıp siz ne zaman yatarsınız?” diye sorar. “Treni bekliyoruz oğlum” der. “Yakınınız mı gelecek?” “Hayır burası küçük bir yer. Gelen kişi senin gibi yabancı biri olursa karanlıkta dışarıda kalmasın adamcağız, bu nedenle evimizin ışığı yanıyor” cevabını alır. (1)

Trakya insanı böylesine güzel bir halktır. Bu hikâyede yaşanan misafirperverlik ve dayanışma duygusu dilerim hala yaşıyordur. Şimdilerde demiryolu yerine karayolu ağına yapılan yatırımla şehirler büyüyüp gelişiyor. Kapitalist ilişkiler bu insani duygularımızı giderek aşındırıyor olsa da, insanımızın bu dayanışma duygusunu hala yok edemediler.

Keşke karayolları yerine demir yollarına yatırım yapılsaydı, Anadolu´nun birçok kasabasındaki terk edilmiş tren istasyonlarının acınası hali hala gözümden gitmiyor. Biz ulus olarak bunu hak etmiyoruz. Otomobil şirketleri zengin olsun, petrol bağımlılığımız artsın diye bizi demiryollarından soğuttular.

Bu güzel hikâyeyi tekrar okuduktan sonra on yıl önce bana kitabını imzalayan şair ağabeyimi 1937 doğumlu Hayri Tuna´yı telefonla aradım. Hayri Tunalı´yı kaybettiğimizi üzüntüyle öğrendim. Değerli oğlu Ümit Bey ve şairin değerli eşi Cemile anayla görüştüm Ferit isimli kardeşlerini de kaybetmişler. Murat ve Emel kardeşiyle dört evlat yetiştirmiş Hayri Tunalı ve Cemile Tunalı Hanım. Tunalı Ailesi ile şair Hayri Tunalı´nın hakka yürümesinden duyduğum üzüntüyü paylaştım. Ruhu şad olsun.

KAYNAK 1: Hayri Tunalı “Üreterek Varolmaktır Yaşamak “ Avcı Ofset Tekirdağ 2009 s:146-147

Yazan: İsmail Aydoğmuş

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —