İsmail AYDOĞMUŞ

Tarih: 13.05.2020 14:40

TÜRKİYE´NİN İHTİYACI HOŞGÖRÜ VE DİYALOG

Facebook Twitter Linked-in

 
 
Son yıllarda söylenen sözlerden biri de “Zor zamanlardan geçiyoruz” sözüdür. Evet, son zamanlarda gerek siyaset alanında, gerek sosyal yaşamda, gerekse ticarette zor bir dönemden geçiyoruz. Zor dönemlerde yukarıda bahsettiğim alanlarda ilişkiler gerilir, hatta kopma noktasına girer. Bu zamanlar “ati izinin, it izine karıştığı”, “dumanlı havalardır” İşte tam böylesi zamanlarda karanlık köşelerinde oturan kötü fikirler yerlerinden çıkar bayram ederler. Hinlik üzerine hinlik yaparlar.
Bu karanlık havaları aydınlatacak, tekrar hoşgörü ve diyaloğu sağlayacak kişiler bilim, kültür ve sanat insanlarıdır. Çünkü insanın çirkin rekabetten uzak olduğu, sevgi ve hoşgörüyü oluşturacak tek alanı buralardır.
Peki, hoşgörüsüzlük ne zamandan beri var. Bu insanlık tarihi kadar eskiye gider. Ne zamanki insanoğlu doğa üzerinde mülk edindi, ‘burası benim´, ‘bu benim´ dedi İşte o zaman hoşgörü ortadan kalktı. Çünkü işe çıkar, menfaat, sahiplenme ve rekabet girmiş oldu. Bu hoşgörüsüzlük bir güç savaşına, kavgaya dönüşünce, kabileler, aşiretler, devletler, şirketler, inançlar savaşır oldu. Savaşların temelinde işte bu kavga yani “Benlik” ve “sahip olma” isteği bulunmaktadır.
Dikkat edecek olursak gücü ele geçirmek isteyenler bir darbe öncesi, bir savaş öncesi hep şunu uygulamışlardır. İnsanlar gruplaştırmak ve çatıştırmak. Bunu yaparken de insanın insana hoş görüsünü yok edip, insanlar arasında diyaloğu yok etmişlerdir.
 
Yakından tanığı olduğum 12 Eylül 1980 öncesi yapılmak istenen ortamı böyle oluşturmuşlardı. Mahalleler bölünmüş, kahveler bölünmüş, insanlar bir biriyle selamı sabahı kesmişlerdi. Hatta kardeşler bile.. Herkes bir birini düşman olarak görür duruma getirilmişti. 12 Martta da öyle yapılmadı mı?. Deniz Gezmiş gibi bu ülkenin okuyan gençleri idam sehpalarına gönderilmişti. Gençleri ellerindeki medya aracılığıyla suçlayıp kamuoyu yaratıp yok etmişlerdi. 18 yaşında olmayanı bile idam etmek için ne planlar yaptılar.
 
Dönüp geriye baktığımızda hoşgörü ve diyaloğu yok etmenin bir yöntem olduğunu, halkı kutuplaştırıp çatıştırmak vasıtasıyla Türkiye´nin doğal kaynaklarının, ekonomisinin, siyasetinin yabancıların hizmetine sunulduğunu görüyoruz. Milli kimliğimizden ve Cumhuriyetimizin yarattığı değerlerden uzaklaştıkça, yabancı hayranlığıyla, kimliksizleştikçe yok olmaya doğru yol almaktayız.
İşte bu zor dönemlerin biri de Selçuklunun parçalanıp, beyliklerin Moğol işgaliyle kimliksizleştiği dönemde yaşandı. Horasan elinden Anadolu´ya gelen Urum erenleri başta Hünkar Hacı Bektaş Veli Kırşehir (Suluca Karaca höyükte) dergahını kurarak, farklı düşünceleri bir etti. Kırşehir´e girişte bizi karşılayan heykelinde bu mesajı görebilirsiniz. Kolunun birinin altında ceylan, diğerinde onu av olarak gören aslan vardır. Hacı Bektaş Veli ki ikisini de “Hoş görmüş” birlik ve beraberliği bina etmiştir. “Düşmanının dahi insan olduğunu unutma” demiştir. “Yaratılanı sevmiştir yaratandan ötürü” Veliliği, büyüklüğü, onun bu “sevgi dolu, insanı merkez allan hoşgörüsünden” dolayıdır.
Böylesine inançla her ırktan, her inançtan insanı kucaklamış yetmiş üç millete bir nazarda bakmıştır.
Aynı zor dönemler 1900´lü yıllarda yaşanmıştır. Kurtuluş savaşı sonrası dağılan Osmanlı toprağından yeni bir Cumhuriyet kuran Mustafa Kemal ve arkadaşları, ordusu dağıtılmış, yöneticisi teslim olmuş, mandacılığın yaygın düşünce olduğu bir dönemde “Manda ve himaye kabul edilemez” diyerek kongreler yaparak, meclisi kurarak istiklale götüren savaşı başlatmıştır. Ulu önder bütün bu çalışmalarını derin bir halk sevgisi, milletine olan güven, birleştirici düşünce ve azimle sağlamıştır.
 
Bugün de yeniden ülkemize, bayrağımıza, sınırlarımıza, ekonomimize, demokrasimize saldırıların olduğu bir zor dönemden geçiyoruz. Öyleyse, başta bu halkın vatanını seven, okumuş bilinçli kesimleri, aydınları, inanç ve kültür insanları, sanatçıları, ozanları, şairleri yok edilmek istenen hoşgörü ve diyalog ortamını tesis etmek başta bizim görevimiz olmalıdır. Çünkü siyaset alanı çok karışık ve karanlık. Çünkü sevgiye, dostluğa, kardeşliğe ve hoşgörüye ihtiyaç var. Bir olup kenetlenmeden “Ben” yerine “Bizi” koymadan gemileri maviliklere süremeyiz. Gemiyi batırmamanın, rotasına sokmanın yolu, birlik beraberli için Türkiye´mizin ihtiyacı olan, her alanda önce “Hoşgörü ve diyalog ”dur. – Bu hoşgörü ve diyalog Türkiye´ye düşmanlık eden tescilli teröristlerle değil tabi…–
 
 Yazar:İsmail Aydoğmuş

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —